AB VERGİ SİSTEMİ VE TÜRKİYE UYGULAMALARI
AB VERGİ SİSTEMİ VE TÜRKİYE UYGULAMALARI
Avrupa Birliği'nin doğuşu yardımlaşma ve dayanışma sonucu oluşmuştur. Demir çelik ve kömür 1950'lerde Almanya ve Fransa arasındaki çatışmaların başlıca nedeni olmuştur. Bu sektördeki sanayicilerin bir birlik altında yönetilme önerileri üzerine çalışmalar başlatıldı. Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksenburg tarafından, Fransa ile birlikte altı devlet, 18 Nisan 1951 tarihinde Paris'te bir antlaşma imzalayarak Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nu kurdular. Böylece altı ülke, o dönem en stratejik iki ürün olarak kabul edilen çelik ve kömürün ortak olarak işletilmesini ve bu iki ürünün bir üst otorite tarafından denetlenmesini kabul etmişlerdir.
Böylesi bir işbirliği ile temelleri atılan AB, bugün geldiği noktada gerçek bir bütünleşmeye doğru hızlı adımlarla ilerlemektedir.
Vergi sistemlerinden, denetim ilke ve standartlarına kadar bütünleşme yönündeki engelleri bir bir ortadan kaldırma çalışmaları hızla devanı ediyor. Avrupa Birliğini basit bir anlaşmadan bugünlere getiren anlayış, geniş ufuklu düşünme gücüdür. Türk vergi sistemi reformu da basit düzenlemelerle, geniş ufuklu düşünme gücü ile sorunlar yumağından kurtulabilir. Ülkemizin gündeminden düşmeyen vergi reform çalışmaları da, önümüze koyduğumuz hedef olan AB tam üyelik hedefine göre düzenlenmelidir.
Avrupa Birliğinde vergi oranları önemli ekonomik krizler veya sosyal patlamalar olmadıkça istikrarlı bir çizgi seyretmektedir.
AB ülkelerinde gelir vergisi oranları ilk dilimleri; İngiltere'de yüzde 20, Hollanda'da yüzde 38, Belçika'da yüzde 25, Almanya'da yüzde t), Avusturya'da yüzde 10, Yunanistan'da yüzde 5, İrlanda'da yüzde 27, Portekiz' de yüzde 15, İspanya'da yüzde 20, Fransa'da yüzde 0, Danimarka'da yüzde 4.5, İtalya'da yüzde 10 ve Lüksenburg' da yüzde 0 dan başlamaktadır.
AB üye ülkelerde vergi konuları genelinde benzerlik arz etmektedir. Vergiler esas itibariyle mal ve hizmet satışlarıyla elde edilen kazançlar üzerinden alınmaktadır.
Uygulanan vergi oranları farklı olmakla beraber, vergi konularına bakılırsa, genel olarak büyük oran farkları görülmemektedir. Ancak rekabeti bozma oranı fazla olan Katma Değer Vergisi oranlarında bir birliktelik henüz sağlanamamıştır. Bunun sağlanması amacıyla 92/77/EEC Direktifle 1 Ocak 1993 tarihinden sonra uyulması istenen yüzde 15 standardı, bazı istisnalar dışında uygulanmaktadır. Standart oranlar yüzde 15 ile 21 arasındadır.
Kurumlar vergisi oranları ise genellikle yüzde 35-40 arasında değişmektedir. Ancak ödenen kurumlar vergisi gelir vergisinden indirilebilmektedir. Bu uygula ma sonucu yatırımlar önemli oranda teşvik edilmektedir.
Gelir vergisi oranları da yukarıda verdiğim tabloda da görüleceği üzere, artan oranlı tarifelere göre yüzde 0 ile 50 arasında değişmektedir. Bu uygulamalarda da geçim indirimi ve diğer indirimleri göz önüne alınarak reel sonuca varılmaktadır.
Genelde AB ortak vergi politikasında vergi cenneti yaratma mantığı yerine, sermaye ve yatırımların başka ülkelere kaymasını önleme amacı yatmaktadır.
Yani, sistem vergi yükünün adil, dengeli ve eşit bir şekilde dağılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Bu uygulamaya üniter sistemin hayata geçirilmesi de demek mümkündür.
Türkiye'ye baktığımızda ise vergi oranlarının yüksekliği bakımından psikolojik sınırda olduğumuz artık Maliye yetkilileri tarafından da açık açık ifade edilmektedir. Sistem vergi ödeyen için cehennem, ödemeyen için cennet tarzında çalışmaktadır.
Vergi reform paketi ile öncelikle dürüst mükellefi cezalandıran ve vergi kaçırmaya teşvik eden sistemin aksi yönde çalışması gerekmektedir. Yapılması gereken ilk etapta, vergi oranlarını ödenebilir seviyelere çekmek, mükellefleri vergi kaçağına zorlayan gider indirimini sınırlayan uygulamalara son vermektir.
Vergi kaçırmaya teşvik eden politikalara son verilerek, kurulacak adil ve dengeli sistem içerisine tüm kesimlerin dahil edilmesi gerekmektedir.
1998/ Ankara
Uğur BÜYÜKBALKAN
TÜRMOB Genel Sekreteri